- Katılım
- 7 Mar 2020
- Konular
- 3
- Mesajlar
- 15
- Tepki puanı
- 11
- Puanları
- 0

Mafia: City of Lost Heaven
Bilen bilir bu oyunumuzu. Kendileri efsaneleşmiş bir oyundur. O muhteşem seriye muhteşem bir başlangıç olmuş bir oyundur. 2002'de piyasaya sürülen bu oyun, o zamanda bir devrim yaratmış, gönüllerde taht kurmayı başarmıştı. Bu seri hep sevilen bir seri olmuştur. Fakat, Mafia III piyasaya sürülene dek...
Oyunda Thomas Angelo isminin hikayesini işliyoruz. 1930 yıllarında geçiyor oyunumuz. Bir adam nasıl olur da taksi şoförlüğünden suç dünyasına bir anda atılır? Nasıl olur da bir anda herkesin saygı gösterdiği birisi oluverir? Oluyormuş işte. Şu ana kadar hala oynamayan varsa çok şey kaçırıyor. Kısaca oyunun başından bahsedeyim, fazla da spoiler vermek istemiyorum. Hikayenin başında taksicilik yapıyoruz. Bir akşam, dinlenip sigaramızı yakmışken bir anda çok şiddetli bir kaza sesi duyuyoruz. Uzaktan bakmaya gittiğimizde bizi iki tane adam karşılıyor, Sam ve Paulie. Saldırı altındalar, bize arabayı sürmemizi ve onları atlatmamızı söylüyorlar. Velhasıl kelam Morelli ailesinin adamlarını atlatıyoruz. Salieri Bar'a sürüyoruz. Geldikten sonra Sam bize burada beklememizi, Bay Salieri'nin bize bir hediyesi olacağını söylüyorlar. Nasıl bir şeyin içinde olduğumuzu anlayamıyoruz. Sam geliyor, elini ceket cebine atıyor. Korkuyoruz, acaba oradan ne çıkacak? Kontağı çalıştıracağımız vakit bir zarf çıkarıyor. Üstümüzden büyük bir yük kalkıyor. Bay Salieri'nin bize minnettar olduğunu, kendisine yapılan iyiliği unutmayacağını söylüyor. Bize iş vereceğini, bunu bir düşünmemizi istiyor. Zarfta yüklü bir miktar para, arabanın tamir parasından daha fazla bir para. Bütün bunlara rağmen bir kez bile düşünmüyoruz tekliflerini. Bir gün yine iş başındayken birkaç kişi taşıdıktan sonra mola vermek için duruyoruz. Kaçıp atlattığımızı sandığımız Morello'nun adamları bizi tanıyıp, Morello'nun çok sinirli olduğunu söylüyorlar. Bunu yapmamalıydın diyorlar. Tam her şey bitti derken, iki adamın arasından hışımla kaçıyoruz. Fark ediyoruz, Salieri Bar'a çok uzak değiliz. Kaçarak oraya sığınmak geliyor aklımıza. Kaçıyoruz, kaçıyoruz en sonunda ulaşıyoruz mekana. Kendimizi kapıdan içeriye atıyoruz. Bay Salieri'nin yardımını isteyip ona sığınıyoruz. Bize saldıran adamları oracıkta indiriyorlar. Suç dünyasına istemeyerek de olsa bu şekilde atılıyoruz. İstemeyerek de olsa...
Hikayesiyle beni çok etkilemiştir bu oyun. Hele oyunun son bölümü... O son bölümdeki dramı, duyguyu günümüz oyunlarından neredeyse hiç alamazsınız.