Metallica müzik grubunun hikayesi nedir ?

Sperayz

Yönetici
Katılım
13 Mar 2022
Konular
70
Mesajlar
405
Tepki puanı
400
Puanları
4,561
Merhaba ben Efe, sizlere rock müzik tarihinin en büyük gruplarından olan Metallica grubunun hikayesini anlatacağım.
Metallica rock müzik grubunun hikayesi, Lars Ulrich kendi grubunu kurmayı denemeye karar vermesi ile başlıyor. Lars'ın bu karardan sonra ilk işi yerel bir Los Angeles gazetesine ilan vermek oldu. Aldığı başvurulardan en ilgi çekicisi ise, 18 yaşındaki lise mezunu ve ateşli bir Black Sabbath hayranı James Hetfield'dendi. Bir basımevinde çalışıyordu ama gitar çalıyor ve şarkı da söyleyebiliyordu. LA varoşlarında büyümüştü ve küçük yaşlardan beri müzikle iç içeydi. Hetfield'in ilk grupları; Leather Charm ve Obsession gibi okul gruplarıydı .

Ulrich bir demo yapmak için bir sürü randevu almıştı ancak ikiliden başka hiç kimse yoktur. Bunun üzerine bas gitar ve diğer gitarları çalması için Lloyd Grant adlı zenci bir gitaristle anlaştılar. Demo hazırlığındaki üç kişi, eski model bir dört kanallı TEAC teypte, 'Hit The Lights'ı yaptı. Kayıt için yine aynı çevreden Dave Mustaine'i soloları çalması için ikna ettiler. Garajdaki ortam bu tip kayıt için pek uygun değildi ancak grup ve özellikle Mustaine, parçayı dinleyeceklerin üzerinde olumlu bir etki bırakabilmeyi başaracak kadar temiz ve ciddi çalıştılar.

Bu yeni çıkan hareketin ne kadar büyüyebileceğini hiç kimse tahmin etmiyordu. En azından Brian Slagel bile yeni kurduğu şirket Metal Blade etiketi ile piyasaya çıkardığı Metal Massacre adlı toplama albümü sadece 4500 adet basmıştı.

LA'da pek fazla duyulmayan bir konserleri İsviçre'li grup Krokus'un ön grubu olarak çağrılmaları ile oldu. Ancak Krokus son dakikada, organizasyondan çekilince tek başlarına çaldılar ve böylece gece, Metallica'nın gecesi haline geldi. Bu konserin ardından bir demo kaydettiler. Yedi parçadan oluşan demosunun adı "No Life Till Leather" idi. Parçalar ise 'Hit The Lights', 'The Mechanix', 'Motorbreath' (Motörhead'e bir yollama idi ve onun izinde olduklarını belirtiyorlardı), 'Seek And Destroy' (geleceğin Metallica klasiklerinden biri olacaktı, bazen She Can Destroy diye de anıldı), 'Metal Militia', 'Jump In The Fire', 'Phantom Lord' idi.

Bu arada demoda çalan bass'çı Ron McGovney, gruba yeterince önem vermez olmuştu. Artık sahnede sık sık dalıp gidiyordu. Hetfield ve Ulrich, bassçı olarak kadroya San Fancisco çıkışlı grup Truma'nın mükemmel basçısı Cliff Burton'ı katmaya karar verdiler. Burton, Truma'dan ayrıldı ve Metallica ile stüdyo haline getirdikleri bir garajda provalara başladı.

Grup ilk albümünü kaydetmek istiyordu ancak grubun büyüyebilmesi için gerekli olan mali kayak kısa vadede bulunabilecek gibi değildi ve Johnny Zazula ile anlaştılar.

Grupta eleman problemi yine baş gösterdi. Mustaine alkol proplemi yüzünden kendi başını yakmıştı ve diğerlerinin gözünde ayak bağı konumuna gelmişti. Birkaç bira kasasının üzerinde sorunun tartışılmasının ardından, Hetfield sarhoş gitaristi diğerleri ile aldıkları karar gereği, bir saat içinde eşyalarını toplayıp gitmesini söyledi. Solo gitarist boşluğunu grup San Francisco'lu speed metal grubu olan Exodus'ta çalan Kirk Hammett ile doldurdular. Hammett'in çalışında Avrupa tarzı yoğundu, melodik, hızlı, saldırgan ve teknikti.

Ve sonunda Zazula, grubu Mayıs ayında New York'un kuzeyindeki Rochester'da bulunan Music America Recording Stüdyolarına soktu. Grup, altı haftada albümü kaydetti. Kapakta, kan gölünün içinde duran bir balyoz vardı ve grubun ilk albümü "Kill 'Em All" 1983 Temmuzunda piyasaya çıktı. Basın ve eleştirmenlerin bazıları, tarzın çok değersiz bir örneği olarak baktı ama mutlaka bir tepki aldı. Albümün ruhu, inanılmaz süratinde ve durdurulamayan gücündeydi. Çoğu parça "No Life" demosundan alınmıştı ama yeniden uyarlanmış ve güç sahibi bir parça katılmıştı içlerine.

"Kill 'Em All" 7,000 adet satmış ve bu da oldukça iyi bir rakamdı. Metal Forces gibi dergilerde 1983'e ait bütün ödülleri silip süpürmeye başlamışlardı. En iyi grup seçildiler. "Kill 'Em All" ile en iyi albüm ödülünü aldılar. Kirk Hammett, en iyi gitarist ödülünü aldı. Albümden çıkan ilk 45'lik 'Jump In The Fire' oldu.

İsviçre, Zürih'teki Volkshaus'da, Ocak 1984'te verdikleri ilk yabancı ülke konseri, Venom'un Seven Dates Of Hell turnesinde açılış grubu olarak çalmaları ile gerçekleşti. Seven Dates Of Hell turnesinin sonunda, turneyi izleyen herkesin paylaştığı ortak görüş, Metallica'nın, as grup olan Venom'ı ezdiği idi. Bunun nedeni, Venom'un yaptığı albümlerle trash geleneğinin öncüsü olmasına rağmen, sahnede profesyonel ve başarılı bir performans kalitesine ulaşamamış olmasıydı.

"Ride The Lightning", Avrupa'da Music For Nations etiketi ile 27 Temmuz 1984'te piyasaya çıktı ve İngiltere albümler listesine, ertesi ay 87 numaradan girdi. Albüm'de kadro Hetfield, Burton, Hammett ve Ulrich'ti. Amerika'da ise, Megaforce etiketi ile raflara girdi ve Johnny Z'nin deyimi ile 'doğdu'. Ancak albümün mix'i yine aceleye gelmişti. Metallica, ikinci albümü ile 'Yok Satmak' deyimiyle hemen tanıştı. Açılış parçası 'Fight Fire With Fire', 'Trapped Under Ice' ve Creping Death, yakıcı bir süratle, grubun temiz bir şekilde yeteneklerini sergileyebileceklerini ispat ediyordur.

"Ride The Lightning", Amerika'da 75.000 sattı. Bu indie bir şirket için rastlanmamış bir şeydi, inanılmazdı. Elektra, "Ride The Lightning"i Amerika'da yeniden piyasaya sürmek için paketlerken, Metallica 20 günlük bir tanıtım turnesi için Avrupa'ya geçti. Music For Nations, 'Creeping Death'i 23 Kasım'da EP olarak piyasaya sürdü. Metallica 17 Ağustos 85'te Leicestershire'daki Castle Donington'da yapılacak olan altıncı Monsters Of Rock festivaline hazırlanmak için İngiltere'ye uçtu. Amerika'da barlarda verdikleri konserlerdeki kalabalığa alışmış grup, ilk kez 50.000 kişilik bir seyircinin karşısına çıkacaktı. Donington konseri, onların basit bir trash grubu ve küçük işlere uygun oldukları yolundaki iddiaların zincirini kırdı ve Metallica, kendini kalabalığa kabul ettirdi. Çok olumlu tepki aldılar.

Eylül'den 26 Aralık'a kadar, üzerinde çalıştıkları 8 parça ile oluşturdukları "Master Of Puppets" Şubat 1986'da piyasaya çıktı. Metallica; "Master Of Puppets" ile metal akımının merkezine biraz daha yakınlaşmıştı ve eleştirilere göre bu albüm, Metallica'nın thrash eğiliminin tabutuna çakılan son çiviydi. "Master Of Puppets"ın piyasaya çıkışı, Metallica'nın bir indir grubu olarak geçirdiği günlerle olan son bağlarını da koparıyordu. Music For Nations ile olan kontratları, albümün çıkışı ile yenilenmişti ve Q-Prime her şeyini daha büyük hesaplara göre düzenlemişti bile. "Master Of Puppets", Amerika'da, Michael Wagener tarafından yeniden mix'lenince, o güne kadar yaptıkları en iyi çalışma haline getirilmiş oldu. Hem listelere 41 numaradan girdiği İngiltere'de, hem de ilk otuz içinde yer aldığı Amerika'da altın plak kazandı. Albümde Orion isminde enstrümental ağırlıklı mükemmel bir parça vardır.

Bu arada, 26 Temmuz'da Hetfield, Indiana, Evansville'deki konser öncesi kaykaydan düşüp bileğini kırdı.

Tüm aksilikler bir yana, grubun başarısı günden güne artıyordu. Amerika'daki etkileyici performansı ile Master Of Puppets'ın satışı 500.000'i geçmişti. Gerçi Amerika'da hala glam akımı hakimdi. Fakat Metallica önderliğinde, Antrax, Slayer ve Megadeth gibi metal'in daha sert grupları, pazarda ciddi bir pay kapmaya başlamışlardır.

10 Eylül'de grup yenide yollara düştü. Eski dostları Antrax'la birlikte başladıkları Avrupa turnesine Newcastle, Birmingham ve Londra'da devam ettiler. Ancak 21 Eylül'deki Hammersmith Odeon konseri, Metallica'nın bu kadrosu ile İngiltere'de verdiği son konseri olacaktı.

İngiltere turnesinin zaferi henüz tazeyken Metallica, İskandinavya'ya yönelmişti. Lars'ın şehri Kopenhag'a giderlerken, tur otobüsleri, küçük bir Danimarka kasabası olan Ljungby yakınlarında, buzlanan yolda kaymış ve şarampole yuvarlanmıştı. Otobüstekilerin çoğu hafif yaralar, ezik ve sıyrıklarla kurtulurken Cliff Burton, henüz 24 yaşındayken, orada ölmüştür.

İlk tepkileri şu olmuştu: Devam etmeye gerek kalmadı. Çünkü ekip bozuldu, büyü dağıldı. Sonunda Metallica yola devam kararı aldı. Led Zeppelin'in aksine, Metallica 'Cliff de olsa böyle olmasını isterdi' gürültüleri arasında yenide işe koyuldu. Katıksız bir çıkarcılıkla çalışan menajerler Mensch ve Burnstein'ın baskıları ile turnenin geri kalanı yeniden düzenlendi ve Cliff'in zamansız ölümü bir kenara atılıverdi.

Bu ölüm bir kazaydı ancak Mensch ve Burnstein, bu tip rock trajedilerine hiç de yabancı değillerdi. AC/DC ve Def Leppard grupları da Q-Prime 'ın şemsiyesi altındaydı ve şirket, bu olaylarla parasına para katmıştır.

Metallica, Flotsam & Jetsam'ın genç basçısı ve büyük bir Metallica hayranı Jason Newsted'i kadrosuna katmıştı. Newsted, aslında grubun basçısı olmasının ötesinde, besteci, sözcü ve menajer gibi çalışarak gruba liderlik de yapıyordu fakat Metallica ile içinde bulunduğu ortamdan daha elit ve daha ticari duruma yükselme şansını yakaladığını hissediyordu ve bu kaçırılacak bir fırsat değildir.

Amerika'da bir seri provadan sonra Newsted, Metallica ile ilk konserine Japonya'da çıktı. Öte yandan, 15 Kasım'da Tokyo'daki bu konser, grubun da Japonya'daki ilk konseri idi. Metal Church ile birlikte çalmak üzere Amerika'ya döndüler. Bu konserler Jason Newsted için bir sınav olacaktı. Çünkü Amerika'da, Metallica'nın en tanınan ve sevilen elemanı Cliff'di. Fakat gelen eleştriler olumlu oldu. Bazı eleştirmenler için ise Cliff'siz bir Metallica, artık eskisi ile aynı değildi. O, grubun kendine özgü niteliklerin; özgür ruhun, soytarılığın, eğlenceli yanının ta kendisidir .

Hollanda'da Zwolle'deki Aardshock Festivali'nde çaldılar. Aslıda grubun repertuarı, bir önceki yıl Master Of Puppets turnesindeki repertuarın aynısı idi. Bu repertuardaki tek fark , yeni basçı Newsted'in bass solosu idi (çoğu eleştirmenin gözünde, bu yapılmaması gereken bir yanlıştı, özellikle de Cliff'in anısı henüz çok tazeyken). Anthrax, Metal Church, Laaz Rockit ve Crimson Glory ekibi de, bu solo karşısında tepki göstermişler ve Metallica'ya daha mesafeli durmaya başlamışlardır. Avrupa'da ise Q-Prime yayın hakkını MFN'dan Phonogram'a geçirmişlerdir.

"The $5.98 EP- Garage Days Re-Revisited", Lars'ın yeni yaptırdığı, ses izolasyonlu garajında, Temmuz ayında kaydedildi. Phonogram, Ağustos ayında cover parçalardan oluşan EP'yi yayınladı ve hem Amerika'da hem de İngiltere'de ilk 30'a girdi. EP, gruptan bu tip bir çalışma beklemeyen sadık hayranlar için tam bir şaşkınlık olmuştur.

Castle Donington, grubun Jason Newsted ile gerçek anlamda ilk İngiltere konseriydi aynı zamanda. Grup vasat bir performans göstermişti, bazı eleştirmenlere göre bu durum, bu dört elemanın hiçbirinin iyi müzisyen olmamalarından kaynaklanıyordu. Jason, Cliff Burton'ın gölgesinde kalmıştı, gruba uyumu yoktu ve çalışı kendinden emin değildi. İki gitaristin uyumları ve becerileri de pek içaçıcı değildi. Ve Lars'ın vuruş zamanlaması hep kayıyordu, fotoğrafçılara poz vermeyi, davul çalmaktan daha çok önemsiyordu. Grup, daha sonra Donington'daki performanslarının kötü olduğunu kabul etmişti. Onların savunmasına göre tekni sorun yaşamışlardı çünkü sahne headline gruplara göre ayarlanmıştı, ön gruplar hiç düşünülmemiştir.

Monsters Of Rock turnesinin ardından ABD'ye dönen Metallica, sonunda ilgisini yeni bir albüme yöneltebildi. Bu albüm, Jason Newsted'le ilk albümleri olacaktı ve Newsted, gruba gireli neredeyse bir yıl olmuştu. Kasım ayı ile Aralık'ın başlarını yeni parçalar yazarak geçirdiler.

"The $19.98 Home Video - Cliff'em All", korsan tarzda hazırlanmış bir formda piyasaya çıktı. Cliff'in anısına hazırlanan bu kaset, önce Aralık ayında ABD'de yayınlandı ve bir anda 90.000 adet satıldı. Ardından Nisan ayında da Avrupa'da piyasaya verildi. Bu video MTV çağındaki gösterişli video klip yapmaları yönündeki baskıları reddetmelerinin sonucunda ortaya çıkmıştı.

Garage Days EP'si ve Cliff'Em All videosu ile az parayla büyük atılımlar yaptılar, fakat protesto ettikleri bazı kurum ve kuralların da tam ortasında buluverdiler kendilerini. Banka hesapları , avukatlar, iş menajerleri ve benzeri.

14.png 9jQUkIqM41zMessm-637498595296143408.jpg
"...And Justice For All" albümünün kaydındaki performanslarından dolayı, bir kez
daha Q-Prime'ın itelemesi sonucu büyük günlerin kapısından adımlarını attılar ve ABD'de ilk kez gerçekleştirilecek 28 Mayıs'taki Monsters Of Rock turnesinin kadrosuna katıldılar.


Grubun işleri ile Lars ilgileniyordu çünkü James hergün Absolut Vodka şişelerinin yörüngesinde gezinirken, Kirk çizgi romanları, Jason ise walkman'i ile dış dünyadan kopuyorlardı. Basına demeçler vermenin ötesinde Lars, para kazanmakla çok fazla ilgiliydi, öte yandan Mensch ve Burnstein gibi paralı heriflerle çalışmaktan mutluydu ve kısa sürede bu işin kurdu olacağa da benziyordur.

Albümün mix'ini Steve Thompson ve Michael Barbiero yapmışlardı. Lars ise bu durumdan, Q-Prime'ın da hoşnut olduğunu tahmin ediyordu çünkü ortaya farklı yönlere açılan bir sonunda çıkmaktaydı.

Önce 'Harvester Of Sorrow' 45'liği piyasaya verildi. "...And Justice For All" ise 8 Eylül 1988'de piyasaya verildi. İngiltere listelerine 17 Eylül'de girdi ve 4 numaraya oturdu. Ancak albümün genel çizgisinden ötürü sert eleştriler gelmeye başladı. Ticari çekimin yörüngesine girdiği şeklindeki yorumlar sonucu, ilk günlerinden beri grubu destekleyen hayranları bile, albümü itici buldular.

Fakat takdirler ve beğeniler, zehirli oklara üstün geldi ve grup yeni dostlar edinmeye devam ederek, yeşil dolarların büyüsüne kapılıp, thrash köklerine ihanet ettikleri ithamlarının önünü kesebildi.

Damaged Justice turnesi 24 Eylül günü, Edinburgh Playhouse'da başladı ve İngiliz hayranlar, grubu en hırslı, en parlak sahne düzenini görme şansını elde ettiler. İngiltere'den sonra Avrupa'ya, ardından Amerika'ya geçildi. Bu arada; Metallica tüm hayatı boyunca ilk kez, plak şirketi ile menajerlik şirketinin baskılarına dayanamadı ve alçakgönüllülükle MTV modasına uyarak, bir sonraki 45'liğinin video klibinin film çekimlerine başladı. Grup, kararını One'dan yana kullandı. Video , MTV Headbangers Ball'da ilk kez yayınlandığında, oldukça yüksek seyredilme oranı yakaladı. Bunun sonucu parça Amerika'da 35, İngiltere'de ise 13 numaradan listeye girmiştir.

Metallica'nın organizasyonlar arasına girişinin kabulü , NARAS organizasyonu tarafından, grubun Ocak ayında 'En İyi Heavy Metal/Hard Rock' dalında Grammy'e aday gösterilmesi ile gerçekleşti. Fakat, Metallica aynı zamanda, LA'daki ödül töreninde, One'ı canlı çalması için de teklif almıştı. Bu da, yaklaşık 1 milyar izleyiciye TV yoluyla ulaşmak demekti ve herkes sonucun belli olduğunda hemfikirdi. Sonuç, 22 Şubat'ta Amerika'da televizyon kanallarında yayınlandı. Metallica kazanmıştı, fakat sonuç hakkındaki tartışma haftalar sonra en şiddetli halini aldı.

Öte yandan birçok insan bu gösteride ilk kez bir Heavy Metal grubu izledi ve zihinlerinde oluşturdukları HM fikrinin yanlış olduğunu gördü. İnsanlar orada şeytani bir ayin olacağını, haç yakılıp kurban kesileceğini bekliyordu.

Lars ve ekip arkadaşları, 'One'ın Grammy kazanmasının ardından, yine de mutlu olamadılar çünkü o sırada Amerika turnesi inanılmaz oralarda masraflar çıkarmaya başlamıştı. Grup, öncenin sürünen, kaybetmenin eşiğinde gezinen grubu iken, şimdi beş yıldızlı otellerde kalıyor, limuzinler ve özel uçaklarla geziyordu. Sadece 10 yıl önce yaşanan Punk devriminin , zengin olup, büyülü bir şekilde hayat standartlarını değiştirene kadar materyalizmi reddeden liderleri gibi Metallica da zenginliklerinin kapanında eğleniyor ve savundukları ile çelişiyordur.

Damaged Justice turnesi Amerika'dan uzak doğuya , Yeni Zelanda'dan Avustralya oradan Japonya'ya geçtiler. Batı'ya dönen turne, yeşil dolarlarla dans etmeye başladı bütün yaz boyunca güçlü Metallica makinası, 1989'un sonunda durdu. 18 ay süren gezinin ardından enerjisi ve duygusu tükenmiş bir hale geldi. Turnenin istatistikleri evin yolunu gösteriyordur. 250'den fazla konser, 4500 kutu bira, 3000 baget, 1650 set gitar teli ve 750 set bas gitar telidir.

Bu sıralar grup, sahip olduğu krediyi kullanıyordu fakat eski hayranlarından gelen sıkı ve sert eleştriler sahnede çalan gruba bakış açısını da etkiliyordu. Fotoğraf manyağı olan Lars'ın sinirlendirici bir hal alan her şeye hakim olma durumu giderek daha fazla sevimsiz bulunuyordu. O kadar ki Wembley konserinde, davul setinin başından seyirciye hitap etmek için kalkan ve sahnenin önüne gelen Ulrich'i seyirci yuhalamıştır.

Konser sonrası Mayfair otelinde bir parti vermişlerdi ve eski eğlence seven hallerine göre, birer gölge gibi ortalıkta geziniyorlardı. Hetfield, bira fıçısının yanına çöreklenmişti. Her zamanki favorisi olan votkaya elini bile sürmemişti. Bu durumu görenler, grubun ciddi ve sıkıcı bir grup olma yolunda olduğunun işaretlerini almaya başlamışlardı. Avrupa'dan sonra ABD'deki sürgüne gittiler, daha sonra da Kanada'ya geçtiler. Bu arada bir sonraki albüm için parçalar da bir araya geliyordu. Sonbaharda 12 yeni parça oluşturmuşlardı. One On One stüdyosuna 6 Ekim'de girebildiler. Bu kez prodüktör olarak çalışmak için Bob Rock'da karar kılmışlardı.

Bu arada grubun hayranları, Metallica'nın her şeyi satılık olan sıradan bir grup haline geleceği kaygısını taşımaya başlamasına rağmen, dünya rock basını grubu çok daha büyük bir dikkatle izlemeye başladı ve göz kırpmalarının bile haberini verdi.

Ardından kayıt sonuçlandı ve 1991'in ilkbaharı boyunca süren mix çalışmasına başladılar. Her gün ödenen birkaç bin dolar ile albüm hiç de ucuza gelmiyordu. Sade bir şekilde "Metallica" adı verilen albüm, 12 Ağustos 91'de piyasaya verildi. Metallica'nın o güne kadar yaptığı en ticari albümdü, gerçi hala korkunç ve sertti ama artık uçlarda değildi. Beşinci albümdeki ana fikir, daha sade soundlar oluşturmaktır. Enter Sandman İngiltere'de 5, Amerika'da 16 numaradan listelere girdi.

Sözleri açısından ise bu albüm, James Hetfield'in belki de en derin anlamlar içeren çalışmasıydı. Hassas ve duygusal yapı, önceki somurtkan ve korkutucu görünüşünün altına ustaca gizlenmişti. Ve 'Nothing Else Matters' 40 parçadan oluşan yaylı çalgılar ile desteklenmişti, bir aşk şarkısı idi. Hetfield'in içinde bulunduğu duygu yoğunluğunun aksine grubun diğer üç elemanı boşanmaya doğru gidiyorlardı albüm kaydı esnasında.

Albümün gerçek sınavı, sokaktaki hayranların vereceği tepkiye bağlıydı. Ve albümde yer alan parçalar, onların beklediklerinden biraz daha farklıydı. Londra, Hammersmith Odeon ve New York Madison Square Garden'da, Ağustos ayında, hayranları albümün tanıtım konseri için birbirlerini yemişlerdi.

Donington'daki konser 17 Ağustos'taydı. Günün kahramanı AC/DC olmuştu, Metallica ise 1987'deki görüntüsünden uzaktı.

Ancak ilk günlerin ardından, sahneye alışan grubun verdiği görünüm değişti. Rahatlamışlar ve işlerine konsantre olmuşlardı. Hetfield, Hammett ve Newsted kuliste konukları ve eski dostları ile şakalaşıyor ve eğleniyorlardı. Bu arada Ulrich, kendi soyunma odasında son dakikaya kadar oturuyor, daha sonra havlularla örtünmüş ve dev yapılı korumalar ordusu tarafından çevrelenmiş bir halde sahneye gidiyordu. Hiç kimse onunla konuşamıyor ve hatta yaklaşamıyordu bile. Grubun yol ekibindeki elemanlar dahi, bu esnada ona ulaşamıyor ve konuşamıyorlardı ve bu durum Lars'ın egosunu, artık kontrol altında tutamadığı şeklinde yorumlanıyordur.

Bu arada albümün Billboard listesine 1 numaradangirdiği haberleri gruba ulaşmıştı. Bu da grubun diğer albümlerinin satışlarının artması demekti. Amerika turnesi en sonunda sonbaharda başladı ve grubun yeni sahnesi ve repertuarı 12 Ekim'de Kaliforniya, Oakland Stadyumunda ilk kez hayranlarının karşısına çıktı. Turnenin Amerika ayağında seyirci, grubun Mustaine'li garaj günlerinden, Cliff Burton'a kadar her ayrıntıyı içeren, kısa tarihi yansıtan 30 dakikalık bir video filmin gösterimi ile ısınıyordu. Fakat tutucu hayranları grubun bu yeni durumunu kabullenmiyorlardır.

Grup artık ekipmanları taşıyan 12 kamyon, 6 otobüs ve 60 kişinin üzerinde bir ekiple dolaşıyordu. Stadyum konserleri ve muhteşem gösterilerle grup artık, asi kişiliğinden, iyi cilalanmış bir para makinasına dönüşmüştü. Altın yumurtlayan bir tavuktular ve tutucu hayranları, işte bunu kabullenemiyorlardı.

1991'in sonunda Metallica, bütün dergilerde okuyucunun oylarını almayı başardı ve ödülleri silip süpürdü. 'Noting Else Matters'ın tanıtım videosunun MTV'de yayınlanması ile parça Amerika'da 36, İngiltere'de 6 numaraya oturmuştu Mayıs ayı içindedir.

Dünya turnesinin ardından dörtlü, içinde İstanbul konserinin de yer aldığı turnenin hem ses hem de video kayıtlarından seçip sonuçta 3 CD'den oluşan Binge & Purge toplama konser albümü ile iki video kasetten oluşan konser kayıtları 93'ün sonlarında piyasaya çıkmıştır.

Bu arada birçok ünlü heavy metal grubu, kendi orijinal çizgilerine ve geleneksel heavy metal kalıplarına geri dönüş içindeyken Metallica bunun tam tersini yapıyor, yeni arayışlara doğru yelken açıyordur.

San Francisco'nun güneyindeki Sausalito'da bulunan stüdyolarında, istedikleri gibi çalışıyorlardı. Ağustos '95'te kayıt işlemlerine başladılar. Öte yandan stüdyonun kendilerine ait olması da rahatlatıcı bir unsurdur. 95 Ekim'inde toplam 20 parça hazırladılar ve demo haline getirdiler. Albümün prodüktörlüğünü bir öncekinde de birlikte çalıştıkları Bob Rock yapıyordur.

Beş yıllık uzun bir aradan sonra 6 Haziran sabahı yeni albümleri olan "Load"u çıkaran Metallica, hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı. Stil, imaj, logo; kısaca Metallica'yla ilgili eski olan her şey değişmiştir.

Albüm sonrası yapılan eleştrilerin odak noktası Metallica'nın daha doğrusu tüm metal dünyasına sırt çevirdiği yönündeydi. Ne yazık ki 5 yıl beklememize değmedi yeni albüm. Load albümünün çıkışıyla Metallica'yı ikiye ayırabiliriz: Eski Metallika ve Yeni Metallica. Yeni Metallica artık yalnızca yeşil dolarları düşünüyordu. Yedi-sekiz yıl önce gerçekten bir metal grubuydular, ama bunun yanında "Metallica" albümü ile başladıkları bir değişim gerçeği de vardı. Ve bu değişim de "Load" albümüyle tamamlanmış oldu. Bu albüm hala sertti fakat artık içinde ruh yoktu. "Load"un çıkışından kısa bir süre sonra, Ağustos başında Lollapa-looza'96 turnesine katılan grup diğer konserlerinin aksine bekledikleri ilgiyi göremedi. Bunda yeni albümlerinin hayranlarını hayal kırıklığına uğratmasının etkisi büyüktü. 'Until It Sleeps' ve 'Mama Said' isimli parçalar göze batsa bile albümün genelinde kendini öne çıkaran parça yoktur.

Kasım 1997 de çıkan "Reload" albümü ise "Load" albümünün peşinde bir devamı gibi. Albümde öne çıkan parçalar 'The Memory Remains' ve 'Devil's Danse'. Artık grubun dinleyicisi ciddi olarak küstü ve Metallica yeni ve daha genç bir dinleyici kitlesine sahip olmuştur.
 
  • Beğen
Tepkiler: Rospia